SLOVAKYA (BRATİSLAVA)- MACARİSTAN (BUDAPEŞTE)
Prag da ki son günümüz de gezip, yiyip içip eğlenerek
geçirdik den sonra sabah Budapeşte’ye doğru yola çıkıyoruz. İlk durak Slovakya’nın
başkenti; Bratislava.
Tarihte birkaç kez Çekoslovakya ile birleşen ve ayrılan
Slovakya 1 ocak 1993 tarihinde son kez ayrılarak yeni bir ülke olarak tarih
sayfalarına adını yazdırmış. Bu ayrılma tamamen barışçıl bir şekilde yapılmış
olup ülkenin daha turistik bölümleri çeklerde kalmış, endüstriye daha yatkın
bölümler Slovaklara bırakılmış.
Ülkenin bu ufacık başkentinde hem Çek hem Macar etkileri
görünüyor. Bu etkileri önce içkilerden anlıyoruz hem şarap hem bira meşhur J Zlaty Bazant meşhur
biraları alkolü yüksek tadı güzel.
Ayrıca ördek yemekleri de meşhur. Şehir merkezindeki
restoranlar da ördek yemeklerini tadabilirsiniz. Yanında haşlanmış turşuyu
andıran bence lezzetli lahana ve kırmızı şarap ile güzel bir tat.
Bratislava da Ördek |
Ayrıca Mayer pastanesi çok meşhur. İçeriye girdiğinizde
birbirinden lezzetli pastalar dikkatleri üzerine topluyor. Hepsi çok lezzetli,
en meşhuru kuş yuvasını andıran, kestaneli Gastanove Heniezdo.
Deneyebilirsiniz.
Tuna nehri kenarındaki bu şirin başkenti gezmek için 2-3 saat zaman yetiyor.
Mayer Pastanesi |
Tuna nehri kenarındaki bu şirin başkenti gezmek için 2-3 saat zaman yetiyor.
Şimdiki durağımız Macaristan’ın başkenti Budapeşte. Şehre
girdiğimizde saat yaklaşık 17:00 şehir turunu yarına bırakıp doğru otellere
gidiyoruz. Yol üzerinde otobüs ile Buda tarafından Peşte tarafına geçerken buda
kalesini, zincirli köprüyü şehir meydanını görüyoruz. Merkezde görülecek yerler
birbirinden uzak yürüyerek gezmek zor.
4* otel Grand Hungaria, şehir merkezine yürüme mesafesi.
3* otel İbis Aero bu merkeze uzak ama hemen önünde metro var. Metro ile merkez
20 dk. Metro biletinizi ya yerel para ile ya da kredi kartınız ile
alabiliyorsunuz. Bunun dışında bizim gittiğimiz her yerde eur
kullanabiliyorsunuz. Otel daha önce kaldığımız İbisler gibi; konforlu ve temiz
yataklar, sade bir konsepte. Odalar temiz, yakında büyük bir avm var.
Otele eşyalarımızı atıp güneş batmadan şehir merkezine
inmeye karar veriyoruz. Metroya gidip nerden inilecek nerden binilecek anlamaya
çalışırken bulunduğumuz durağın o esnada tadilatta olduğunu anlıyoruz. Bir otobüs ile aktarma yapıp merkeze gidecek
metronun kalktığı durağa gidiyoruz. Çok karışık değil, birkaç durak sonrada
şehir merkezinde metrodan iniyoruz. Sağa sola biraz bakındıktan sonra Andrassy
caddesine çıkıp opera binasına kadar yürüyoruz. Akşam saat 18:00 değil biraz
daha erken olsa güzel bir opera yada klasik müzik konserine denk gelmemek içten
bile değil. Ayrıca biletler çok ucuz. Ama özel bir opera olmadığı için
gösteriler en geç saat 17:00 de bitiyor. Vaktiniz varsa bu güzel opera
binasında bir gösteri seyretmenizi öneririm.
Bu güzel bina Avusturya-Macaristan imparatorluğu
döneminden 1875 yılında yapılmış. Macarlar bir opera binası yapmak
istediklerini söylediklerini buna izin verilmiş ama tabi ki başkent Viyana daki
opera binasından daha büyük olmamak şartı ile. Viyana da ki opera binasından
daha büyük değil ama kesinlikle daha güzel bir bina yapmış Macarlar.
Macaristan da mutfak çok zengin ayrıca bizim mutfağımıza
da çok benziyor. Macarlar ile kuzen olduğumuz varsayımı bir anlamdan yemekleri
gördüğümüzde de olabilir mi? Diye insanı düşündürmüyor değil. Tabi ki yemek
küştürüne çok uzun yıllar Osmanlının kontrlünde olmasıda ciddi etki yapmış.
Birkaç örnek vereyim, khachapuri peynirli pide, fırından çıkınca üzerine
yumurta kırılıyor yanlarından kopararak yumurtaya bana bana yiyorsunuz. Bizdeki
pide ile benzer tad. Langos bizim pişi ile neredeyse aynı, biraz daha büyük
üzerinede krem peynir, süzme yoğurt tarzı bir şey sürüp sarımsaklı sos ile
yiyorlar. Çok lezzetli. Yine meşhur macar gulaşı, yeniçerinin karavana yemeği,
zamanında kul aşı olarak söylenen isim zamanla gulaş olarak kalmış. Etli
soğanlı patatesli bir yemek çok matah değil bence, çek gulaşı daha lezzetli
geldi bana.
Biz Andarssy caddesinde kaldırımda masaları olan
“hacapuri” isimli bir restorana oturuyoruz. Garsonlar inanılmaz ilgili,
yemekler bir o kadar lezzetli, şarap hem ucuz hem çok güzel. Birde cadde çok
hareketli ve eğlenceli bir cadde, inşaları seyretmek çok keyifli. Bu arada
şehrin bir eğlence şehir olduğu çok belli, gece kulüplerine ait hummerlar,
içinde party kızları olan lüks araçlar kulüplerin reklamlarını yaparak şehrin
en işlek caddesinde turluyorlar.
Yemeğimizi yedikten sonra Tuna nehrinin kenarına inip bu
inanılmaz manzarayı seyretmek istiyoruz. Bir marketten içkilerimiz alıp Peşte
den Buda tarafına meşhur zincirli köprüden geçerek eşsiz manzara bizi
kendimizden alıyor. Şehrin aydınlatması Unesco fonları ile mimarlar tarafından
yapılıyor, zaten muhteşem olan binalar birde bu şekilde aydınlatılınca
seyretmeye doyamayacağınız bir manzara sunuyor. Karşımızda Buda kalesi,
sağımızda Parlamento binası ışıl ışıl. Budapeşte gece “en güzel kıyafetlerini
giymiş, makyajını yapmış bir genç kız” olarak anlatılır gerçekten öyle. Hem
içtiklerimizin hem de şehrin insanın başını döndüren manzarasının etkisi ile
sarhoş oluyoruz. Gecede geç oldu yol yorgunluğunun da etkisi ile gece otelimize
aynı yol ile dönüyoruz. Yarın panoramik şehir turu, sonrasında, Esztergom, Szentendre,
Visegad turuna katılacağız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder