28 Eylül 2014 Pazar

PRONTO TUR İLE ORTA AVRUPA (VİYANA-PRAG-BUDAPEŞTE)

SLOVAKYA (BRATİSLAVA)- MACARİSTAN (BUDAPEŞTE)


Prag da ki son günümüz de gezip, yiyip içip eğlenerek geçirdik den sonra sabah Budapeşte’ye doğru yola çıkıyoruz. İlk durak Slovakya’nın başkenti; Bratislava.

Tarihte birkaç kez Çekoslovakya ile birleşen ve ayrılan Slovakya 1 ocak 1993 tarihinde son kez ayrılarak yeni bir ülke olarak tarih sayfalarına adını yazdırmış. Bu ayrılma tamamen barışçıl bir şekilde yapılmış olup ülkenin daha turistik bölümleri çeklerde kalmış, endüstriye daha yatkın bölümler Slovaklara bırakılmış.
Ülkenin bu ufacık başkentinde hem Çek hem Macar etkileri görünüyor. Bu etkileri önce içkilerden anlıyoruz hem şarap hem bira meşhur J Zlaty Bazant meşhur biraları alkolü yüksek tadı güzel.
Ayrıca ördek yemekleri de meşhur. Şehir merkezindeki restoranlar da ördek yemeklerini tadabilirsiniz. Yanında haşlanmış turşuyu andıran bence lezzetli lahana ve kırmızı şarap ile güzel bir tat.

Bratislava da Ördek


Ayrıca Mayer pastanesi çok meşhur. İçeriye girdiğinizde birbirinden lezzetli pastalar dikkatleri üzerine topluyor. Hepsi çok lezzetli, en meşhuru kuş yuvasını andıran, kestaneli Gastanove Heniezdo. Deneyebilirsiniz.
Mayer Pastanesi


Tuna nehri kenarındaki bu şirin başkenti gezmek için 2-3 saat zaman yetiyor.

Şimdiki durağımız Macaristan’ın başkenti Budapeşte. Şehre girdiğimizde saat yaklaşık 17:00 şehir turunu yarına bırakıp doğru otellere gidiyoruz. Yol üzerinde otobüs ile Buda tarafından Peşte tarafına geçerken buda kalesini, zincirli köprüyü şehir meydanını görüyoruz. Merkezde görülecek yerler birbirinden uzak yürüyerek gezmek zor.
4* otel Grand Hungaria, şehir merkezine yürüme mesafesi. 3* otel İbis Aero bu merkeze uzak ama hemen önünde metro var. Metro ile merkez 20 dk. Metro biletinizi ya yerel para ile ya da kredi kartınız ile alabiliyorsunuz. Bunun dışında bizim gittiğimiz her yerde eur kullanabiliyorsunuz. Otel daha önce kaldığımız İbisler gibi; konforlu ve temiz yataklar, sade bir konsepte. Odalar temiz, yakında büyük bir avm var.
Otele eşyalarımızı atıp güneş batmadan şehir merkezine inmeye karar veriyoruz. Metroya gidip nerden inilecek nerden binilecek anlamaya çalışırken bulunduğumuz durağın o esnada tadilatta olduğunu anlıyoruz.  Bir otobüs ile aktarma yapıp merkeze gidecek metronun kalktığı durağa gidiyoruz. Çok karışık değil, birkaç durak sonrada şehir merkezinde metrodan iniyoruz. Sağa sola biraz bakındıktan sonra Andrassy caddesine çıkıp opera binasına kadar yürüyoruz. Akşam saat 18:00 değil biraz daha erken olsa güzel bir opera yada klasik müzik konserine denk gelmemek içten bile değil. Ayrıca biletler çok ucuz. Ama özel bir opera olmadığı için gösteriler en geç saat 17:00 de bitiyor. Vaktiniz varsa bu güzel opera binasında bir gösteri seyretmenizi öneririm.
Bu güzel bina Avusturya-Macaristan imparatorluğu döneminden 1875 yılında yapılmış. Macarlar bir opera binası yapmak istediklerini söylediklerini buna izin verilmiş ama tabi ki başkent Viyana daki opera binasından daha büyük olmamak şartı ile. Viyana da ki opera binasından daha büyük değil ama kesinlikle daha güzel bir bina yapmış Macarlar.
Macaristan da mutfak çok zengin ayrıca bizim mutfağımıza da çok benziyor. Macarlar ile kuzen olduğumuz varsayımı bir anlamdan yemekleri gördüğümüzde de olabilir mi? Diye insanı düşündürmüyor değil. Tabi ki yemek küştürüne çok uzun yıllar Osmanlının kontrlünde olmasıda ciddi etki yapmış. Birkaç örnek vereyim, khachapuri peynirli pide, fırından çıkınca üzerine yumurta kırılıyor yanlarından kopararak yumurtaya bana bana yiyorsunuz. Bizdeki pide ile benzer tad. Langos bizim pişi ile neredeyse aynı, biraz daha büyük üzerinede krem peynir, süzme yoğurt tarzı bir şey sürüp sarımsaklı sos ile yiyorlar. Çok lezzetli. Yine meşhur macar gulaşı, yeniçerinin karavana yemeği, zamanında kul aşı olarak söylenen isim zamanla gulaş olarak kalmış. Etli soğanlı patatesli bir yemek çok matah değil bence, çek gulaşı daha lezzetli geldi bana.


Biz Andarssy caddesinde kaldırımda masaları olan “hacapuri” isimli bir restorana oturuyoruz. Garsonlar inanılmaz ilgili, yemekler bir o kadar lezzetli, şarap hem ucuz hem çok güzel. Birde cadde çok hareketli ve eğlenceli bir cadde, inşaları seyretmek çok keyifli. Bu arada şehrin bir eğlence şehir olduğu çok belli, gece kulüplerine ait hummerlar, içinde party kızları olan lüks araçlar kulüplerin reklamlarını yaparak şehrin en işlek caddesinde turluyorlar.

Yemeğimizi yedikten sonra Tuna nehrinin kenarına inip bu inanılmaz manzarayı seyretmek istiyoruz. Bir marketten içkilerimiz alıp Peşte den Buda tarafına meşhur zincirli köprüden geçerek eşsiz manzara bizi kendimizden alıyor. Şehrin aydınlatması Unesco fonları ile mimarlar tarafından yapılıyor, zaten muhteşem olan binalar birde bu şekilde aydınlatılınca seyretmeye doyamayacağınız bir manzara sunuyor. Karşımızda Buda kalesi, sağımızda Parlamento binası ışıl ışıl. Budapeşte gece “en güzel kıyafetlerini giymiş, makyajını yapmış bir genç kız” olarak anlatılır gerçekten öyle. Hem içtiklerimizin hem de şehrin insanın başını döndüren manzarasının etkisi ile sarhoş oluyoruz. Gecede geç oldu yol yorgunluğunun da etkisi ile gece otelimize aynı yol ile dönüyoruz. Yarın panoramik şehir turu, sonrasında, Esztergom, Szentendre, Visegad turuna katılacağız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder