18 Ağustos 2014 Pazartesi

DOLU DOLU LONDRA

Bugün hastalık, yorgunluk, yağmur, hiç bir olumsuzluk yok. Tarih 18 mayıs 2014 pazar hava yaklaşık 25 derece. Yani mükemmel bir londrada gezme günü. Yürüyerek Londra Turna başlıyoruz.


Tabiki hava da bu kadar güzelken erkenden kalkıp tube atlayıp bond street durağında iniyoruz. Durağın hemen yanında m&s'a ait bir sandivich shoptan bir 3 peynirli sıcak sandivich bir jambonlu peynirli sandivich birkaç poğaça ve yaklaşık 200 gr bir mozerella peyniri alıyoruz. içecek için biraz yürüyeceğimizden taze sıkılmış paketlenmiş portakal suyu tercih ediyoruz. bu menü yaklaşık 12 pound.
Kahvaltımız ile birlikte Yürüyerek Londra Turun da ilk durak Regents Park... 


Pazar olmasının da etkisiyle sanki bütün Londra koşuyor. Park ve çevresindeki bağlantı yollarında o kadar çok spor yapan insan varki inanılır gibi değil.
İnsanın koşası geliyor.

Gerçekten çok büyük bir park. Göletin bir bölümü, gül bahçesi vs derken tam olarak istediğimiz gibi bir yer bulmadığımızdan yürüyüşe devam ediyoruz.
Ve sonunda daha önce çokça gördüğümüz kocaman yemyeşil çimenlikleri ile kahvaltımızı yapabileceğimiz bir alan buluyoruz. Aldığımız birbirinden lezzetli yiyeceklerimizi bitirmeye yakın bir davetsiz misafir gelip kalan mozerallaya kafasını sokuyor. Etrafta sahipleri ile oynayan genç bir köpecik. İngiliz köpeği bizimki gibi değil yeminlen ne gitden anlıyor ne hoşttan 100 gr mozerallayı gözümüzün önünde hüp diye yutuyor :)
RAGENTS PARK
Sahipleri gelip özür dilediler ama o kadar paranızı verelim falan yok. Zaten teklif etselerde almazdım ama etmediler yani :)

Kahvaltı sonrasında Regents Park yakınında bulunan, Yürüyerek Londra Turundaki 2.durağımız Camden Town'a gidiyoruz. Daha öncede bahsettim sadece parklarda bulunan WC lerden arıyoruz ama yok. Göremiyoruz
Neyse biraz tutucaz artık... 

Regents Parktan Camden Town'a olan mesefa bizim gittiğimiz güzergahtan yaklaşık 15 dk sürdü. Yol üzerinde küçük küçük cafeler çok davetkar görünüyor ama bugün km fazla, daha yeni kalktık oturmak yok diyoruz. Keyifli yürüyüşümüzün ardından meşhur Camden Town dayız.

CAMDEN TOWN
Gitmeden önce okuduğum ve anlatılan Camden ile bulduğum arasında ciddi fark var. Bölge o punk ruhunu kaybetmiş daha turistik ve sadece incik boncukçu formatında bir yere dönüşmüş. Yinede görülmeye değer ama bende azda olsa hayal kırıklığı yarattı. İlginç dış giydirme dekorlu meşhur mağazaların önünden geçip kanal kenarına geliyoruz. "Organik pazar" bence çok sıradandı, ancak içeride yapılan yiyecekler bana lezzetli göründü, hem karnımın müthiş tok olmasından hemde Serap'ın kokulardan rahatsız olmasında pazarda turumuzu çok uzatmadan üstteki iskele şeklindeki cafe-bar lardan birine oturuyoruz. Tabiki önceliğimiz WC ama bir birayada hayır demeyiz öğlen sıcağında iyi gelecek. Kısa-mecburi molamızın ardından üst kat diyebilceğimiz iskelede ki dükkanlara şöyle bir göz atıp kanalın yanına iniyoruz. Camden turumuz bitiyor. Çok acaip bir yer değildi ama birkaç saat ayırıp dolaşmakta fayda var. Bu arada en ucuz hediyelik eşyacılar kesinlikle burada. 
  
Programa uygun gidiyoruz, Yürüyerek Londra Turunda istikamet Londan Eye...

Tube ile gideceğiz tabi ki Camden den tube biniyoruz waterloo istasyonunda ineceğiz hiç aktarma yapmamıza gerek yok diyerek çok dikkatli incelemeden gelen trene biniyoruz ve nevrimiz dönüyor. Bir sonraki istasyonda inip biraz kafa patlattıktan sonra waterloo istasyonuna varıyoruz.
Güzel güneşli bir pazar günü olmasına rağmen çok kalabalık değil. Bilet sırası ve London Eye binmemiz yaklaşık 30 dk sürüyor. London Eye diğer ismi Milenium Eye güzel bir etkinlik sayılabilir. Londranın meşhur tüm yapılarını kuş bakışı görüp resimlemek hoş bir anı. Tekerleğin bir turunu tamamlaması yaklaşık 30-40 dk sürüyor. 
LONDON EYE

Yürüyerek Londra Turunda şimdi Gideceğimiz yer Tower Bridge aslında yürüyüş mesefasi ancak sonraki bölümde de yolumu uzun olduğunda 1 durak bile olsa tube ile gidip London Bridge de iniyoruz. Thames nehrinin güneyinden keyifli bir yürüyüş ile tower bridge varıyoruz. O kadar çok adını duyduğunuz resimlerini filmlerde değişik açılardan görüntülerini gördüğünüz böyle heybetli yapıları karşınızda görünce insanın yorgunluğu falan kalmıyor iyi ki gelmişim hissi uyanıyor. Geçen büyük bir gemi omadığından köprünün ortasının açılması enstantenisini göremiyoruz. Olsun gördüğümüz kısımlar çektiğimiz fotolar yeter. Karşıya yani kuzey tarafına geçerek Tower Hill' e dışarıdan bir bakış atıyoruz. Buranın eskiden hapishane olarak kullanılıyor olması yapıya ayrı bir gizem katıyor. Aslında giresimiz var ama 15-16 pound da ayırasımız yok.

TOWER BRIDGE
Yürüyerek Londra Turunda Sıradaki Londra da görmek istediğimiz yer ST. Paul katedrali. Yine yürüyüş mesafesi yol üzerinde görülecek çok şey var. önce Monument, büyük londra yangını anıtı. Aslında güzel gösterişli bir yapıt ama çevresinde yükselen binaların arasında sıkışıp kalmış, uzaktan bir fotoğraf çekmek bile pek mümkün değil. 
MONUMENT

Buradan sonra yola nehir kenarından yürümeye devam ediyoruz. Thames nehri çamur gibi pek bir şeye benzemese de :) görünen manzara insanı mutlu ediyor. Ayrıca tüm Britanya da hava gerçekten çok güzel, bu havalarda yürüdüğünde insan yorgunluğunu hiç hissetmiyor. Nehir kenarındaki yürüyüşümüz Millennium bridge de bitiyor. Burada ufak bir mola verip hedefimiz olan St paul katedraline yöneliyoruz. Genelde gittiğimiz yerlerin tarihi hakkında bilgi yazmıyorum wikipedia varken çok gerek yok diye düşünüyorun. Ama burası tarihte tam 4 kez yanıp yeniden yapılmış. İlk yangından sonra inşaası 1087.
Günümüzdeki hali 1700 lerin başında tamamlanmış. 

SAINT PAUL KATEDRALİ
Günüdüz Yürüyerek Londra Turunun sonuna geldik. Millenyum Brigde den yeniden Thames nehrinin Güneyine Geçerek Nehir kenarında bir pub da hem dinleniyor hemde arkadaşlarımız ile buluşuyoruz. Bura da 3-4 bira daha denedim. Kesinlikle güneşli bir günde akşam gün batımı buradan bir harika.

Akşama kadar oturup biralarımızı içip iyice dinlendikten sonra Yürüyerek Londra Turunun akşam bölümüne geçiyoruz. Bir önceki gün de gidip çok sevdiğimiz Coverd Garden da yemeğe karar veriyoruz. Ve amatör bir aşçı olarak sevdiğim tv yıldız şeflerde Jamie Oliver'ın bir restoranın da yemeden gelmek olmaz.
2 içki bir fish and cips 1 pizza nın karşılı 26 pound. Diğer yerlerden çok pahalı değil. Buradan çıkıp gözümüzün kestidiği bi pubde biraz daha içip otele geri dönüyoruz. Çok geç kalmamak lazım. yarın Hayallerimizin Şehir Edinburga Yolculuk var. Trenimiz Saat 07:15 de.