7 Eylül 2015 Pazartesi

MÜNİH HAKKINDA KISA BİLGİLER




Münih Almanya da Frankfurt, Düseldorf ve Köln den sonra gördüğümüz 3. Şehir. Bu şehirler içinde bence en güzeli. Şehrin her noktasında hem metropol hem de taşra havasını hissedebiliyorsunuz. Taşra kelimesi belki biraz abartı olabilir ama Bavyera' lı Almanlar biraz daha kendi havalarında geleneklerine daha bağlı gibi görünüyorlar. Tamam barlar da çalışan ablaların göğüs dekolteli yöresel kıyafetler ile çalışmasını anlıyoruz, ama şehrin içinde bu kıyafetler ile dolaşan, yemeğe giden, takılan birçok insan ile karşılaşmanız bir değişik oluyor. 


Bizim havaalanından arabamızı alıp çıkmamız saati 16:00 civarına getirdi. O yüzden ilk gün şehir merkezine girmeyelim diye düşünüp BMW müzesi ve BMW Weltin bulunduğu Olimpia Parka gittik.


BMW müzesi

Girişten görünen bazı modeller



BMW müzesi




Burada kapalı bir otopark mevcut. Ücreti saati 1 eur civarı yani ucuz bir otopark. Aracı bırakıp BMW müzesine giriyoruz. Kapanma saati yaklaştığı için (18:00 de kapanıyor) 12 eurya kıyamayıp içerisini gezmiyoruz. Buradan BMW Welt de bir tur atıyoruz. BMW Welt de tutkunları için kesin görülmesi gereken bir yer. Burada yeni çıkan modeller, motorlar, test sürüşü imkanları bulunmakta. Ayrıca bazı filmler de kullanılmış araba ve motorların fotoğraflarını çekebiliyorsunuz. Binanın modern ve değişik mimarisi de ayrıca hoş bir hava veriyor.


BWM Welt
Görevimiz Tehlike de Kullanılan bir BMW

Aynı Film den Bir Motor







Daha sonra büyük ve yeşil bir park olan Olimpia Park da kısa bir yürüyüş yaparak, yakınlarda ki Nymphenburg Sarayına gidiyoruz. Burada otopark ücreti yok. Önündeki havuzu, harika peyzajlı ön ve arka bahçeleri ile gerçekten görülmeye değer. Saray önceleri Wittelsbach ailesinin yazlık evi olarak yapılmış. Sonra bakmışlar arazi müsait yanlarına çıkmalar yapmışlar ve büyütmüşler. Herhalde sonra da birisi çıkıp “yahu burası saray gibi olmuş” tespitini yaptıktan 

sonra saray olarak kullanılmaya başlanmış. 

Nymphenburg Sarayı

Nymphenburg Sarayı








Yolculuk insanı yoruyor. Artık otelimize gidip bir şeyler yemek sonrada dinlenmek istiyoruz. Otelimiz Ramada Hotel & Conferance Center. Bir otelden beklediğiniz her şey var. Yataklar rahat, temizlik süper, konforlu, güzel yemekler, güzel bir bar ve restoran, kahvaltı. Hepsi için mükemmel diyebiliriz. Ayrıca otel şehir merkezine biraz uzak ama çok yakında metro ve otobüs durakları mevcut. Otelin şehir dışında olması bizim için avantaj oldu. Çünkü otel çevresinde arabamızı ücretsiz bırakabileceğimiz bir sürü alan var. Otelin çok yakının da bir alışveriş merkezi mevcut. Akşam yemeği için buraya gidiyoruz. Bir İtalyan lokantasında pizza yiyip bira içiyoruz ki, pizzalar süper lezzetli.









İngolstadt Village,

Münih’e 80 km uzaklıkta şirin mi şirin bir şehirde yer alan meşhur ve gerçek anlamı ile bir outlet center. Araba ile gittiğiniz de ulaşım çok kolay otoban ayrımında hemen bu avm ye ulaşabilirsiniz. Tüm üst ve orta segment markaların çok indirimli ürünlerini bulabilirsiniz. Türkiye de çok fazla indirimine rastlayamayacağınız The North Face, Collumbia, Timberland, Tommy Hilfeger, vs vs vs gibi markların kıyafetlerine bildiğiniz Pazar fiyatına denk gelebilirsiniz (örneğin 8 eur ya sandalet, 20 eur ya ayakkabı, 15 eur sweatshirt alabiliyorsunuz). biz burada ulaşım dahil yarım günümüzü geçirdik. Ancak sevgili eşimi 1 lt su 1 paket bisküvi ile buraya bırakıp ertesi gün alsam hiç şikayet etmezdi. İmkanınız varsa kesin uğrayın.





Münihte sırası ile Mariaplatz, neus ratheus, alter ratheus, st peter’ church, viktualinmarkt, max Joseph meydanı (rezidans sarayı), Fraunkirche (dom katedrali), st Michael kirche, english garden. Kesin uğrayın.



Mariaplatz (Meryem Ana Meydanı) meydana adını veren Meryem Ana Anıtı şehrin vebadan kurtulması adına yapılmış. Anıtın alt kısmın da koruyucu meleklerin yendiği ejderha, yılan ve aslan figürleri bulunuyor. Bu figürler: Veba, savaş ve açlığı simgeliyormuş. Eski şehir meydanı hala kullanılmakta olan ve gotik mimarinin etkileyici örneklerinden Neus Ratheus (belediye binası) ile birlikte birçok kilise ve önemli yapı ile çevrili. 




Meryem Ana ve Veba anıtı

Ratheus

buda gece görünümü




Ratheus daki saat kulesinde saat 11:00 – 12:00 ve 17:00 de çıkan figürlerin hareketi turistlerce çok ilgi görüyor. Prag daki astronomik saat kulesinde yapılan gösteriye benziyor. Bu biraz daha uzun süre devam ediyor sonunda da 2 şövalye çıkıp atları üzerinde birbirlerine üstünlük sağlamaya çalışıyorlar. Tabii ki her defasında Bavyera Şövalyesi rakibini yeniyor.




Yıllar önce bu meydanda şövalyeler düello yaparmış. Belki de kuledeki bu küçük oyunun sebebi de budur.

Bu meydanın en güzel manzarasına St. Peter’s kilisesinin kulesinden ulaşabilirsiniz. Ancak bu size sağlam yorgunluğa mal olabilir. Bir daha merdiven görmek istemeyebilirsiniz. Her şeye rağmen bu tarihi kulenin daracık merdivenlerinden (birçok bölümde 2 kişi yan yana sığamıyor) hiç bitmeyecek gibi görünen merdivenlerden tırmanıp kulenin balkonundaki eşsiz manzarayı görmeye değer. Kuleye giriş kapıdaki çok yaşlı amcadan aldığınız 2,5 Euro ‘luk bilet ile yapılıyor. 


St. Peter's Kulesinden bir görünüm
Dar Merdivenlerden Biri

Yorulduk ama Deydi pozu




Öğlen yemeği için Mariaplatz’ın hemen arkasındaki Viktualinmarkt tercih edilebilir. Biz öyle yaptık burada birbirinden lezzetli sosisliler yiyebilirsiniz. Et istemez iseniz Bavyera ‘nın meşhur simidi (brezn) ile çevredeki peynircilerden alacağınız çeşitli peynirler ve bira ile bir atıştırmalık da yapabilirsiniz. Ayrıca Domuz ile aranız açık değil ise kömürde pişmiş güzel görünen klasik Bavyera yemeği olan domuz butlarını da deneyebilirsiniz. Biz bu meydanı çok sevdik. Biranızı yemeğinizi alıp uzun süre takılabilirsiniz. 


Tatsam mı tatmasam mı bakışı

Viktualinmarkt giriş








Burada isterseniz orta uzunlukta bir yürüyüş ile isterseniz metro ile English Garden ‘a gidebilirsiniz. Yürüyerek giderseniz yol üzerinde Max Joseph meydanına uğrayabilirsiniz. English Garden ucu bucağı belli olmayan kocaman geniş güzel bir park. İçinde ısar nehrinden alınmış kanalar ile oluşturulan nehirleri gölleri ile Münih de yaşayanların hafta sonlarını geçirdikleri süper keyifli bir yer. Ayrıca kanaların parka aktığı noktada oluşan yapay akıntı da yapılan Sörfü seyretmek de oldukça keyifli. Yapılan sörfün keyfini tahmin bile edemiyorum. Uğrayıp görmekte fayda var. 


English Garden da Surf


English Garden

Max Joseph




Fraunkirche (dom katedrali) ve St. Michael Kirche çok ekstra zaman ayırmanız gerek yerler değil ama Mariaplatz çevresin de yer aldığından dolaşırken uğrayabilir birkaç foto çekebilirsiniz.









Biz akşam yemeği ve birası için tercih ettik ama günün her saati çıvıl çıvıl olan Hofbrauhaus kesin uğranılması gereken Münih kadar eski bir yer (birahane denebilir, restoran denebilir, cafe denebilir bira bahçesi denebilir. Onlar hepsini diyor). İçerisi acayip kalabalık, bulduğumuz 2 sandalyeye oturuyoruz masada birbiri ile alakasız 3 grup herkes kafasına göre yiyip içiyor. Bunun dışında binası da etkileyici. Hem tarihi dokusu hem tavandaki melek figürleri baktığınız her noktada orijinal bir yerde olduğunuzu anlıyorsunuz. Biraları na zaten diyecek yok HB markası favori biralarım arasına girdi. Yemekler konusunda çok iyiydi diyemeyeceğim. Şnitzel ve fırın sosis yedik ortalama lezzetlerdi.


Hafbraunhaus
çatılar güzelmiş





Biz geçe çok geç saatlere kadar dolaşan bir çift değiliz zaten otelden sabah çıktık saat 24:00 oldu. Yorulduk otele döndük. Ancak şöyle bir durum var cumartesi olmasının etkisi ile de her yer çok kalabalık. Sokakta eğlenme niyeti ile dolaşan bir sürü insan var. Kalbim biraz daha takıl diyor ama ayaklarım artık dinlenme zamanı diyor.








Münih dendiğin de akıllara müzeler de geliyor. Biz bunlardan sadece Deutsches Museum ‘u ziyaret ettik. Giriş 12 euro. Çok sayıda bölüm var. İlginize göre burada dolu dolu tam gün veya günler geçirebilirsiniz. Biz güne biraz da geç başlayarak bu müze de yarım gün geçiriyoruz. Uçaklar uzay araçları gemiler matbaa makineleri, teleskoplar vs vs her şeyin yenisi ve eskisinin sergilendiği etkileyici bir müze. Yakınlarında bir kapalı otopark bulunuyor. 






Bu müze den çıktığınız da Gartnerplatz civarında ki cafelerde biraz dinlenebilir. Bir kahve içebilirsiniz. Keyifli bir bölge ayrıca hediyelik şeyleri de bu bölgede bulabilirsiniz. Tabi biz Pazar gittiğimizden bunların tamamı kapalıydı.

Gartnerplatz dan şehir merkezine Isartor üzerinden yürüyerek gidebilirsiniz. Bu sayede şehrin tarihi kapılarından birini de görme şansını yakalarsınız. Yol üzerinde yemekleri çok güzel olan Zum Dürnbrau da yemek yiyebilirsiniz. Ya da yol üzerindeki tarihi bira bahçelerinden herhangi birinde oturup (biz Weisses Bräuhaus’ u tercih ettik memnun kaldık ) çeşit çeşit Bavyera biralarından merak ettiklerinizi tadabilirsiniz.

ısar tor




yol üzerindeki restoranlar





Pazar günü bir Avrupa klasiği olan hava karardığında kimselerin ortada kalmamasına burada da şahit oluyoruz. Zaten mekanların yarısı kapalıydı açık olanlarda yavaş yavaş kapanıyor ve ortalık sessizleşiyor. 



Bari biz de otelimize dönelim, yarın seyahatimizin 2. Bölümü “Romantik Yol” başlayacağız.

1 yorum:

  1. Alman Müzesinin pazar günleri 1 euro olduğunu okumuştum bir yerde. Yanlış bir bilgi mi acaba?

    YanıtlaSil