28 Eylül 2015 Pazartesi

ATİNA GEZİSİ KISA NOTLAR...

Atina’ ya gitmek için 2 ay önce oldukça hesapla bir rakama Agean Air Lines hava yollarından İzmir – Atina uçak biletimizi almıştık. Agean’ ı tercih etme sebebimiz öncelikle ucuz olması, direk uçuş olması ve kalkış varış saatlerinin kısa tatil için uygun olmasıydı (sabah 6 da İzmir’ den  akşam 22:15 de Atina’ dan kalkıyor. Günübirlik bile gidilebilir). Ayrıca Agean Star Aliance üyesi bir hava yolu şirketi.
Tabi dezavantaj sayılabilecek özelikleri de mevcut. Bagaj hakkınız yok, bagaj ücretli. Ayrıca uçaklar pervaneli ufak olabiliyor (bizim gittiğimiz dönem yoğun olduğundan Airbus ile gidip geldik).


Atina da ulaşım gayet kolay ve anlaşır. Metro ve tramvay istediğiniz her noktaya ulaşabiliyorsunuz. Ayrıca otobüsleri de ara mesafelerde kullanabilirsiniz. Eğer oteliniz şehir merkezin de ise hiçbir ulaşım aracı kullanmanıza da gerek yok. Pire dışında görülmesi gereken her yer yürüme mesafesi.

Hava alanından şehir merkezine ulaşım için;
  1. Metroyu kullanabilirsiniz. 2 kişilik grup bileti 14 eur. Tek bilet 8 eur. (fiyatlar gidiş dönüş olursa, grup olursa tek biniş olduğundan biraz daha ucuz oluyor).  Metro durağından geçen 2 tren var. Sizin binmeniz gerekeni gösteren Metro işaretleri var. Bindiğiniz hat M3 mavi hat. Syntagma ve Monastiraki Meydanlarına aktarma yapmadan ulaşabilirsiniz. Metro ile 45 dk kadar bir sürede gidebilirsiniz.
  2. Otobüs  ile Syntagma meydanına kadar kişi başı 5 eur ya ulaşabilirsiniz. Syntagmaya giden otobüs X95 numaralı otobüs. Bu otobüs ile trafik durumuna göre 1 saat 1,5 saat gibi bir sürede Syntagma meydanına varabiliyorsunuz.
  3. Taksi ile 45 eur gibi bir ücrete gidebilirsiniz. Pazarlık yapmayı unutmayın.



ATİNA DA NELER YAPILIR

Şehrin ana meydanına Syntagma Meydanı diyebiliriz. Eğer otelinizi bu meydana yakın bir yerde seçerseniz yürüyerek bir çok yere ulaşabilirsiniz. Ayrıca tüm toplu taşıma araçlarına (metro, tramvay, otobüs) rahatça ulaşabilirsiniz. 
Meydanın arkasında yunan parlamento binası bulunmakta. önünde komik kıyafetli yunan askerleri nöbet tutuyor. Nöbet değişim saatleri epey hareketli turlar özellikle değişim saatlerinde burada oluyor. Saat 17:00 bir nöbet değişimi oluyor bizde tesadüfen denk geldik diğer saatleri bilmiyorum.   


Parlamento Binası nöbetçi değişimi




Atina Acropolis demek diyebiliriz. Acropolis için en az yarım gününüzü ayırmanız gerekiyor.  Eğer detaylı gezme niyetiniz varsa yarım gün bile yetmeyebilir. Yazın gidecekseniz "kesinlikle sabahtan gidin" önerileri ile karşılaşsanız da zaten burayı yarım saatte gezip bitirmeniz mümkün değil. Bu sebeple her durumda öğlen sıcağını bir kafanızda hissedeceksiniz. Yapacak bir şey yok :). 


Zeus Tapınağı


Zeus Tapınağı Girişi


Yürüyerek gidecekseniz Akropolise çıkabileceğiniz birden fazla yol var. Benim size önerim, Syntagma Meydanından Zeus Tapınağına doğru yürüyüp önce burayı gezmeniz olacaktır. Burada Acropolise de girebileceğiniz biletlerinizi sıra olmadan alabilirsiniz. Acropolise çıkmak için yürümek istemez iseniz traktörün çektiği küçük trenlere de binebilirsiniz. Ücreti hakkında bir fikrim yok ama 3-5 eur yu geçmiyordur eminim.


Dionysus Tiyatrosu

Irodou Attikou


Parthenon


buda kim?

Parthenon


Acropolisden Atina

Gelmişken Tapınak dedik

Nike Tapınağı

Nike Tapınağı ve meşhur Zeytin Ağacı



Acropolis’e Zeus Tapınağı tarafından geldiyseniz önce müzenin de olduğu Anafiotika mahallesini sonra inişte Plaka bölgesini gezebilirsiniz. Eski tip evler dar sokaklar küçük cafeler ile insana başka zamandaymış hissini veren yerler.







Acropolis den inerken yol üzerinde Atina Agorasını ve Hephahestus Tapınağını görmeden geçmeyin. Heykeller, sütunlar, yol kenarındaki su kanalları… Biraz hayal gücü ile kendinizi 3.000 yıl öncesinde bulabilirsiniz. 








Eğer benim dediğim şekilde gezdi iseniz epey yorulmuş olacaksınızdır. Agorada ki girişten çıktıktan sonra sol tarafta sıra sıra restoranlar görebilirsiniz. Acıktıysanız bir menü aç değilseniz bir bira ya da kahve içmenizi öneririm. Buradaki Acropolis manzarası ve yorgunluğun üzerine içtiğiniz bira ile Atina sizin de başınızı yavaş yavaş döndürmeye başlamış olacak.





Buradan Thissio Metro istasyonuna doğru yürüyüp yol bittiğinde sağa ve ilk ana caddeden tekrar sağa döndüğünüz de eskicilerin olduğu bir caddeye çıkacaksınız. Burada meraklısını çıldırtacak bir sürü plak, eski kitap, daktilo, avize, sandalye, kıyafet aklınıza ne gelirse kasa kasa var. Bizim uçağımızda bagaj hakkımız olmadığı için buradan bir şey almadık. 


Bu caddeyi devam ettiğinizde Monastraki Meydanına çıkabilirsiniz. Eğer paralelinde devam eden trafiğe kapalı cadde den yürüseniz Atina' nın en ucuz hediyelik eşya dükkanlarını görebilirsiniz.

Monastraki Meydanı günün her saati kalabalık merkezlerden birisi. Burada Osmanlı Döneminden kalan bir cami de bulunmakta. Klasik Osmanlı tarzı yapının alt katında Caminin Masraflarının karşılamak için yapılmış dükkanlar var.  Şimdilerde dükkanlar hediyelik eşya yiyecek satan iş yerleri ile dolu. Ancak artık gelirler caminin masrafları için harcanmıyor sanırım çünkü yapı epey bakımsız.


Monastraki Meydanı

Monastraki Meydanı

Monastraki Meydanı Gece



Buraya konak meydanı dersek (daha küçüğü) plakaya çıkan ara sokaklara da Kemeraltı diyebiliriz. Her şeyi ile (dükkanlar, çalışanlar alışveriş yapan kalabalık vs) benziyorlar.

Akşam yemeği için aradığınız sirtaki, buzuki, biraz yunan yemeği ise kafanızı çevirdiğiniz her yer de bu tarzı bulabilirsiniz. Ancak fiyatlar uygun olsun müzik güzel olsun yemeklerde iyi olsun derseniz Eyxaris isimli mekânı  tavsiye ederim. Tabi ki buranın en iyisi olduğunu iddia etmek saçma olur (en iyisinden sonra bahsedeceğim J). Kendiniz menüyü inceleyip fiyatlara bakıp restoranı inceleyip karar verebilirsiniz. Bu arada gel otur ısrarlarına hayır diyebilirseniz tabi. Eyxaris Monastraki Meydanında Hadrian Kütüphansi sütunlarının karşısındaki sokakta ilk restoran. Ne yenir kısmı tamamen sizin tercihiniz. Deniz ürünleri karışık tabağı güzel ancak bence deniz ürünleri için pireyi tercih etmek daha doğru. Ana yemek olarak biz Musakka ve Dana Pirzola yedik. Gayet güzeldi. Porsiyonların büyük olduğunu sanırım belirtmeme gerek yok.



Musakka




Dolu dolu bir gün bitti.


Eğer Atina’ya 3 gün geldiyseniz ve hava güzel ise Pire ye gidip denize girebilirsiniz. Onun dışında zaman harcayıp Pire’ye gitmeye gerek yok. Bizim zamanımız vardı. Monastraki Meydanından (Syntagma dan da aktarma ile gidebilirsiniz) son durağı Pire olan metro ile ulaşabilirsiniz. Biraz turlayıp yürüyerek Paşa Limanına gidebilirsiniz. Yürümek istemiyorsanız 20 numaralı otobüs ile de gidebilirsiniz. Paşa limanı çok lüks yatların demirlediği tam bir “C” ye benzeyen doğal bir liman. Çevresinde kafeler var oturup kahve bira içebilirsiniz. 


Paşa Limanı

Paşa Limanı


Sonraki koy da restoran ve gece Kulüplerinin olduğu eğlenceli bir bölge. Deniz ürünleri yemek için buradaki restoranlardan birini tercih edebilirsiniz. Biz öğlen pas geçip dorudan akşam yemeği için geldik. Bagg Eir isimli balıkçıya oturduk. Çalışanlar güler yüzlü servis hızlı fiyatlar uygundu ancak. Yemek tercihimiz pek iyi olmadığından memnun kalmadık. Karışık “sea food” söyledik. Tabak boldu ancak her şeyin en küçüğünden oluşuyordu. Gümüş balıkları, karidesler, kalamarlar çok ufak ufaktılar. Lezzetleri fena değildi. Eğer bildiğimizden şaşmayıp ahtapot, kalamar, ve balık söylesek memnun kalkabilirdik. Ama ben yine de burayı tavsiye etme konusunda kararsızım. 







Olimpiakosun stadının karşısındaki tramvay duraklarından 4 numaralı mavi hatta binerek sahil boyunca uzun bir tur atabilirsiniz. Bizim amacımız Atina ya gelmişken birde denize girmek. Yol boyunca bir sürü ücretli, ücretsiz plaj görebiliyorsunuz. Eğer şezlong şemsiye kiralıyayım yemek olsun, içki alayım, wc olsun (yani beach olsun) diyorsanız Kalamaki durağında inip hoşunuza giden bir mekana girebilirsiniz. Kişi başı 5 eur verip rahat rahat akşama kadar takılabilirsiniz. Birde önemli nokta dışarıdan yiyecek içecek getirmek serbest. Yani yol üzerinde ki marketlerden biranızı cipsinizi meyvelerinizi alabilirsiniz. Deniz bizim şansımıza mı bilemiyorum ama biraz bulanıktı. Yine de girdik yüzdük çok eğlendik ve dinlendik. Yunanların deniz plaj konusundaki rahatlıklarına hastayım. Adamlar turizmi biliyor.

Kısaca alternatif gece hayatından da bahsedeyim. Millet sokaklar da eğleniyor diyebiliriz. Eğer elinizde içkiniz hafif müzik ve kalabalık bir grup ilginizi çekerse saat 01:00 dan sonra University of Indianapolis Campüsünün bulunduğu sokağa gidebilirsiniz. Saat 1 den önce gittiyseniz sokağın başındaki yan yana 3 pub dan birinde bir şeyler içebilirsiniz (oinoscent, cafe break gayet güzel).

Şehrin biraz daha kalbur üstü insanlarının takıldığı yine böyle markaların satıldığı semti Kolonaki. Sokaklar insanlar cafeler gayet şık. Alışveriş yapmasanız da oturup bir kahve içebilir, çevreyi izleyebilirsiniz. Keyifli olacaktır.





Son olarak eskiden şehrin en popüler Meydanı olan Omonia Meydanından bahsetmek gerek. Günümüzde eski popülerliğini kaybetse de kalabalığından bir şey kaybetmemiş. Meydana çıkan yolun üzerinde kasaplar ve balıkçılar çarşıları bulunuyor. Benim gibi balık ve et hastasıysanız gezebilirsiniz, değilseniz koku sizi rahatsız edebilir. Yine bu çevrede bolca baharatçıya rastlayabilirsiniz.





Gelelim bence Atina’nın en güzel restoranına adı Karamanlidika. Bir şarküteri dükkanı ortada bir tezgah içinde alabildiğince sucuk, salam, sosis, jambon. Kenarda bizdeki ocak başı mantığında yemeklerin piştiği ocak bulunuyor. Mekan çok ufak o yüzden sıra beklemeniz garanti. Bizim şansımıza hemen bir masa kalkıyor. Menü çok fena her şeyden yiyebilirim. Masaya oturur oturmaz ikram olarak nefis bir dana jambon geliyor. Sipariş olarak kavurma (çok iyi pişmiş küp küp dana eti, patates, domates ve üzerine dereotu ), saganaki menemenin bibersiz pastırmalısı paçanga böreği yiyoruz. Hepsi enfes. Kesinlikle tavsiye ederim.


Dükkanın İçi

Dükkanın içi

Kavurma

Paçanga

Yumurtalı Pastırma

Karamanlidika







7 Eylül 2015 Pazartesi

MÜNİH HAKKINDA KISA BİLGİLER




Münih Almanya da Frankfurt, Düseldorf ve Köln den sonra gördüğümüz 3. Şehir. Bu şehirler içinde bence en güzeli. Şehrin her noktasında hem metropol hem de taşra havasını hissedebiliyorsunuz. Taşra kelimesi belki biraz abartı olabilir ama Bavyera' lı Almanlar biraz daha kendi havalarında geleneklerine daha bağlı gibi görünüyorlar. Tamam barlar da çalışan ablaların göğüs dekolteli yöresel kıyafetler ile çalışmasını anlıyoruz, ama şehrin içinde bu kıyafetler ile dolaşan, yemeğe giden, takılan birçok insan ile karşılaşmanız bir değişik oluyor. 


Bizim havaalanından arabamızı alıp çıkmamız saati 16:00 civarına getirdi. O yüzden ilk gün şehir merkezine girmeyelim diye düşünüp BMW müzesi ve BMW Weltin bulunduğu Olimpia Parka gittik.


BMW müzesi

Girişten görünen bazı modeller



BMW müzesi




Burada kapalı bir otopark mevcut. Ücreti saati 1 eur civarı yani ucuz bir otopark. Aracı bırakıp BMW müzesine giriyoruz. Kapanma saati yaklaştığı için (18:00 de kapanıyor) 12 eurya kıyamayıp içerisini gezmiyoruz. Buradan BMW Welt de bir tur atıyoruz. BMW Welt de tutkunları için kesin görülmesi gereken bir yer. Burada yeni çıkan modeller, motorlar, test sürüşü imkanları bulunmakta. Ayrıca bazı filmler de kullanılmış araba ve motorların fotoğraflarını çekebiliyorsunuz. Binanın modern ve değişik mimarisi de ayrıca hoş bir hava veriyor.


BWM Welt
Görevimiz Tehlike de Kullanılan bir BMW

Aynı Film den Bir Motor







Daha sonra büyük ve yeşil bir park olan Olimpia Park da kısa bir yürüyüş yaparak, yakınlarda ki Nymphenburg Sarayına gidiyoruz. Burada otopark ücreti yok. Önündeki havuzu, harika peyzajlı ön ve arka bahçeleri ile gerçekten görülmeye değer. Saray önceleri Wittelsbach ailesinin yazlık evi olarak yapılmış. Sonra bakmışlar arazi müsait yanlarına çıkmalar yapmışlar ve büyütmüşler. Herhalde sonra da birisi çıkıp “yahu burası saray gibi olmuş” tespitini yaptıktan 

sonra saray olarak kullanılmaya başlanmış. 

Nymphenburg Sarayı

Nymphenburg Sarayı








Yolculuk insanı yoruyor. Artık otelimize gidip bir şeyler yemek sonrada dinlenmek istiyoruz. Otelimiz Ramada Hotel & Conferance Center. Bir otelden beklediğiniz her şey var. Yataklar rahat, temizlik süper, konforlu, güzel yemekler, güzel bir bar ve restoran, kahvaltı. Hepsi için mükemmel diyebiliriz. Ayrıca otel şehir merkezine biraz uzak ama çok yakında metro ve otobüs durakları mevcut. Otelin şehir dışında olması bizim için avantaj oldu. Çünkü otel çevresinde arabamızı ücretsiz bırakabileceğimiz bir sürü alan var. Otelin çok yakının da bir alışveriş merkezi mevcut. Akşam yemeği için buraya gidiyoruz. Bir İtalyan lokantasında pizza yiyip bira içiyoruz ki, pizzalar süper lezzetli.









İngolstadt Village,

Münih’e 80 km uzaklıkta şirin mi şirin bir şehirde yer alan meşhur ve gerçek anlamı ile bir outlet center. Araba ile gittiğiniz de ulaşım çok kolay otoban ayrımında hemen bu avm ye ulaşabilirsiniz. Tüm üst ve orta segment markaların çok indirimli ürünlerini bulabilirsiniz. Türkiye de çok fazla indirimine rastlayamayacağınız The North Face, Collumbia, Timberland, Tommy Hilfeger, vs vs vs gibi markların kıyafetlerine bildiğiniz Pazar fiyatına denk gelebilirsiniz (örneğin 8 eur ya sandalet, 20 eur ya ayakkabı, 15 eur sweatshirt alabiliyorsunuz). biz burada ulaşım dahil yarım günümüzü geçirdik. Ancak sevgili eşimi 1 lt su 1 paket bisküvi ile buraya bırakıp ertesi gün alsam hiç şikayet etmezdi. İmkanınız varsa kesin uğrayın.





Münihte sırası ile Mariaplatz, neus ratheus, alter ratheus, st peter’ church, viktualinmarkt, max Joseph meydanı (rezidans sarayı), Fraunkirche (dom katedrali), st Michael kirche, english garden. Kesin uğrayın.



Mariaplatz (Meryem Ana Meydanı) meydana adını veren Meryem Ana Anıtı şehrin vebadan kurtulması adına yapılmış. Anıtın alt kısmın da koruyucu meleklerin yendiği ejderha, yılan ve aslan figürleri bulunuyor. Bu figürler: Veba, savaş ve açlığı simgeliyormuş. Eski şehir meydanı hala kullanılmakta olan ve gotik mimarinin etkileyici örneklerinden Neus Ratheus (belediye binası) ile birlikte birçok kilise ve önemli yapı ile çevrili. 




Meryem Ana ve Veba anıtı

Ratheus

buda gece görünümü




Ratheus daki saat kulesinde saat 11:00 – 12:00 ve 17:00 de çıkan figürlerin hareketi turistlerce çok ilgi görüyor. Prag daki astronomik saat kulesinde yapılan gösteriye benziyor. Bu biraz daha uzun süre devam ediyor sonunda da 2 şövalye çıkıp atları üzerinde birbirlerine üstünlük sağlamaya çalışıyorlar. Tabii ki her defasında Bavyera Şövalyesi rakibini yeniyor.




Yıllar önce bu meydanda şövalyeler düello yaparmış. Belki de kuledeki bu küçük oyunun sebebi de budur.

Bu meydanın en güzel manzarasına St. Peter’s kilisesinin kulesinden ulaşabilirsiniz. Ancak bu size sağlam yorgunluğa mal olabilir. Bir daha merdiven görmek istemeyebilirsiniz. Her şeye rağmen bu tarihi kulenin daracık merdivenlerinden (birçok bölümde 2 kişi yan yana sığamıyor) hiç bitmeyecek gibi görünen merdivenlerden tırmanıp kulenin balkonundaki eşsiz manzarayı görmeye değer. Kuleye giriş kapıdaki çok yaşlı amcadan aldığınız 2,5 Euro ‘luk bilet ile yapılıyor. 


St. Peter's Kulesinden bir görünüm
Dar Merdivenlerden Biri

Yorulduk ama Deydi pozu




Öğlen yemeği için Mariaplatz’ın hemen arkasındaki Viktualinmarkt tercih edilebilir. Biz öyle yaptık burada birbirinden lezzetli sosisliler yiyebilirsiniz. Et istemez iseniz Bavyera ‘nın meşhur simidi (brezn) ile çevredeki peynircilerden alacağınız çeşitli peynirler ve bira ile bir atıştırmalık da yapabilirsiniz. Ayrıca Domuz ile aranız açık değil ise kömürde pişmiş güzel görünen klasik Bavyera yemeği olan domuz butlarını da deneyebilirsiniz. Biz bu meydanı çok sevdik. Biranızı yemeğinizi alıp uzun süre takılabilirsiniz. 


Tatsam mı tatmasam mı bakışı

Viktualinmarkt giriş








Burada isterseniz orta uzunlukta bir yürüyüş ile isterseniz metro ile English Garden ‘a gidebilirsiniz. Yürüyerek giderseniz yol üzerinde Max Joseph meydanına uğrayabilirsiniz. English Garden ucu bucağı belli olmayan kocaman geniş güzel bir park. İçinde ısar nehrinden alınmış kanalar ile oluşturulan nehirleri gölleri ile Münih de yaşayanların hafta sonlarını geçirdikleri süper keyifli bir yer. Ayrıca kanaların parka aktığı noktada oluşan yapay akıntı da yapılan Sörfü seyretmek de oldukça keyifli. Yapılan sörfün keyfini tahmin bile edemiyorum. Uğrayıp görmekte fayda var. 


English Garden da Surf


English Garden

Max Joseph




Fraunkirche (dom katedrali) ve St. Michael Kirche çok ekstra zaman ayırmanız gerek yerler değil ama Mariaplatz çevresin de yer aldığından dolaşırken uğrayabilir birkaç foto çekebilirsiniz.









Biz akşam yemeği ve birası için tercih ettik ama günün her saati çıvıl çıvıl olan Hofbrauhaus kesin uğranılması gereken Münih kadar eski bir yer (birahane denebilir, restoran denebilir, cafe denebilir bira bahçesi denebilir. Onlar hepsini diyor). İçerisi acayip kalabalık, bulduğumuz 2 sandalyeye oturuyoruz masada birbiri ile alakasız 3 grup herkes kafasına göre yiyip içiyor. Bunun dışında binası da etkileyici. Hem tarihi dokusu hem tavandaki melek figürleri baktığınız her noktada orijinal bir yerde olduğunuzu anlıyorsunuz. Biraları na zaten diyecek yok HB markası favori biralarım arasına girdi. Yemekler konusunda çok iyiydi diyemeyeceğim. Şnitzel ve fırın sosis yedik ortalama lezzetlerdi.


Hafbraunhaus
çatılar güzelmiş





Biz geçe çok geç saatlere kadar dolaşan bir çift değiliz zaten otelden sabah çıktık saat 24:00 oldu. Yorulduk otele döndük. Ancak şöyle bir durum var cumartesi olmasının etkisi ile de her yer çok kalabalık. Sokakta eğlenme niyeti ile dolaşan bir sürü insan var. Kalbim biraz daha takıl diyor ama ayaklarım artık dinlenme zamanı diyor.








Münih dendiğin de akıllara müzeler de geliyor. Biz bunlardan sadece Deutsches Museum ‘u ziyaret ettik. Giriş 12 euro. Çok sayıda bölüm var. İlginize göre burada dolu dolu tam gün veya günler geçirebilirsiniz. Biz güne biraz da geç başlayarak bu müze de yarım gün geçiriyoruz. Uçaklar uzay araçları gemiler matbaa makineleri, teleskoplar vs vs her şeyin yenisi ve eskisinin sergilendiği etkileyici bir müze. Yakınlarında bir kapalı otopark bulunuyor. 






Bu müze den çıktığınız da Gartnerplatz civarında ki cafelerde biraz dinlenebilir. Bir kahve içebilirsiniz. Keyifli bir bölge ayrıca hediyelik şeyleri de bu bölgede bulabilirsiniz. Tabi biz Pazar gittiğimizden bunların tamamı kapalıydı.

Gartnerplatz dan şehir merkezine Isartor üzerinden yürüyerek gidebilirsiniz. Bu sayede şehrin tarihi kapılarından birini de görme şansını yakalarsınız. Yol üzerinde yemekleri çok güzel olan Zum Dürnbrau da yemek yiyebilirsiniz. Ya da yol üzerindeki tarihi bira bahçelerinden herhangi birinde oturup (biz Weisses Bräuhaus’ u tercih ettik memnun kaldık ) çeşit çeşit Bavyera biralarından merak ettiklerinizi tadabilirsiniz.

ısar tor




yol üzerindeki restoranlar





Pazar günü bir Avrupa klasiği olan hava karardığında kimselerin ortada kalmamasına burada da şahit oluyoruz. Zaten mekanların yarısı kapalıydı açık olanlarda yavaş yavaş kapanıyor ve ortalık sessizleşiyor. 



Bari biz de otelimize dönelim, yarın seyahatimizin 2. Bölümü “Romantik Yol” başlayacağız.