19 Nisan 2015 Pazar

BELGRAD GEZİSİ 2. GÜN

Bugün dünkü havadan eser yok, sıcaklık fena değil ama hava hafif hafif yağıyor. Yağmur etkisini arttırmadan önce açık alanda gezeceğimiz yerleri halledelim yağarsa Tesla müzesine gideriz diye düşünüyoruz. 

İlk durak otele çok yakın olan Aziz Sava Katedrali. Burası Ortodoks aleminin en büyük yapısı aslında bir katedral değil kilise, mimarisi cami ye çok benziyor. Bir tek minaresi eksik. Bitiş tarihi 1989 olarak geçiyor ama yapımı devam ediyor. İçerisi inşaat halin de. Dışarıda bir Sava heykeli var. Bir elinde haç bir elince kutsal kitap, denilene göre o kitap tahmin edildiği gibi incil değil kuranmış. Hakkında bir sürü yazı var birbiri ile çelişen yazılarda var. Bu sebeple ben hiç birisini yazmayayım siz okuyun istediğinize inanın. 


Aziz Sava Kilisesi

Aziz Sava Kilisesi içi
Aziz Sava


Kilise gezisinden sonra kısa bir kahve molasından sonra Tesla müzesine gidiyoruz. Giriş 500 dinar. Burada bir rehber eşliğinde müzede ücretsiz bir tur atıp Tesla'nın icatları, fikirleri ve karakteri hakkında bilgi alabiliyorsunuz. Biz gittiğimizde İngilizce tur 1 saat sonra başlayacak dediler, yakınlarda gidecek bir yerimiz de kalmadığı için olsun anlamasak da izleriz dedik. Ve 5 dk sonra başlayacak tura katıldık ama oda nesi tur İngilizce oldu. Hakkında yaptığımız araştırmaların izlediğimiz filmlerin üzerinde burada yaptıklarını canlı canlı izlemek adam olan saygımızı bir kat daha arttırdı. Belgrad da kesin gitmeniz gereken yerlerden birisi.

Nicola Tesla Müzesi sunum 

Kablosuz Elektrik Akımı Deneyi



Müzeden çıkınca karnımızın da acıkması ile öğle yemeği için yakınlardaki bir pleskavitsa dükkanına gidiyoruz. Burası büyük meşhur bir restoran değil ama köfteleri harika. Pleskavitsa yaklaşık 10 cm çağında 1-2 cm kalınlığında kocaman bir hamburger köftesi. İnce bir pide nin ortası açılarak içine soğan ve kaymaktan oluşan sosu ile servis ediliyor. İsteğe göre birde acı biber. Bizim gittiğimiz yer cvijiceva caddesinin başlangıcında köşede ufak bir büfe yolun hemen karşında çaprazda bir benzilik mevcut. Oradan da bulabilirsiniz. Yemekler harika.

Pleskavitsa cı



Yemekten sonra Belgrad da görmek istediğimiz yerlerin çoğunu gezdiğimizi fark ediyoruz. Bu arada her yer yürüme mesafesi hiçbir araca binmenize gerek yok. 

Biz yürüyerek skadarlija caddesinde gidiyoruz.
Eskiden bu bölge kalenin içine dahil biraz daha fakir halkın yaşadığı bir bölgeymiş. Şimdilerde şehirin en popüler yerlerinden biri. Burada kısa bir tur ve akşam yemeği için rezervasyonumuzu yapıp (dva jelana isimli mekanı tercih ediyoruz. Akşam geldiğimizde doğru tercih olduğunu anlayacağız), buradan Strahinjica Bana caddesine geliyoruz. Yine cafelerin restoranların olduğunu bir cadde yalnız buradakiler biraz daha yeni ve konsept yerler. Bizde bu konsept mekanlardan biri süpermarkete oturuyoruz. Güzel değişik bir yer. Birkaç bira meyve suyundan sonra kalkıp biraz müze gezisi yapma niyetindeyiz. 

Skadarlija

Skadarlija

Supermarket

Supermarket


Etnografya müzesi ve önündeki studentski parkına giriyoruz. Parkın ters taraftan girişinde şeyh mustafa paşa türbesi diye bir türbe vardı. bizimkiler restore etmiş. Hakkında bir bilgim yok. Etnografya müzesi benim çok ilgimi çekmiyor. Kapıdaki kazulet teyzenin buz gibi tavrı da bunda etkili olabilir bilemiyorum.

Şeyh Mustafa Paşa Türbesi

Studentski Parkı

Etnografya Müzesi


Buradan henüz yağmurunda başlamamasını fırsat bilip Prenses Ljubica konağını dışarıdan fotoğraflayıp hemen karşısındaki Cathedral Kilisesine geliyoruz. Belgrad’ın tüm şehir resimlerinde yer alan bu küçük kilise görülmeye değer.

Prenses Ljubica

Cathedral Kilisesine


Hafif hafif başlayan yağmur henüz bizi korkutmuyor ama yağarsa ne yapacağımız hakkında küçük bir plan yapıp yeniden Republica Meydanına gidiyoruz. Etrafı seyredebileceğiz bir cafede biraz oturup yağmurun yavaşlaması ile birlikte akşam yemeğine hazırlanmak üzere otel gidiyoruz.

Republica Meydanı


Yol üzerinde her yerde görebileceğiniz zincir fırınlardan Toma da birer parça pizza ile yemek öncesi açlığımızı bastırıyoruz. Pizzalar çok lezzetli.


Akşam saat 8 gibi gündüzden yer ayırttığımız Dva Jelena’ da masamızdayız. Ön masada 8-9 kişilik bir erkek grup var. Önce acaba kalksak mı rahatsız olur muyuz diye düşünsek de adamların kendi halinde içip eğlenmesi umurlarında olmadığını gösteriyor. Hatta ilerleyen saatlerde iyi ki bu masada kalmışız diyeceğimiz çok komik bir sürü olay oluyor.





Yemekten önce şarap menüsünden garsonumuzun da yardımı ile şarap siparişimizi veriyoruz. Sırp şarapları gayet güzel.  Yemek olarak menü de çok fazla domuz var. Aslında merak ettiğimiz bazı yemekler oldu ama domuz olduğundan sipariş etmedik. Biz meşhur sırp et yemeklerinden cevapi ve gurmanska pleskavitsa söylüyoruz. Son derece lezzetli kocaman porsiyonlar. Yemekler ve içkiler harika ama daha harika olan tam bir balkan eğlencesi olması. Akordion, klarnet, tef, gitar, ve çello dan oluşan bir grup çalıp söylemeye başlıyor. Müzikler çok güzel, işin tiyatral kısmı da seyretmeye değer. Bizim önümüzde oturan gurup müzükçileri bildiğiniz bloke edip bütün gece önümüzde bize çalmalarını sağlıyorlar. Fark etmeden cümbüşün ortasında kalıyoruz. Arka masamızda yalnız bir japon geliyor bira ve çorba içiyor sevimli japon. Saatlerin ilerlemesi alkolünde etkisi ile sırp kardeşler masamıza geliyor beraber kadeh tokuşturuyoruz, kendi içkilerinden ikram ediyorlar. Daha sonra aynı hareketi Japon’a yapıyorlar hatta adamı masalarına alıyorlar. Kardeşe içki biraz çarpıyor tam hangover olayı J




Acaip eğlendiğimiz akşam yemeğinden kalkıp otelimize gidiyoruz. Akşam yemeği için sıcacık garsonları, samimi ortamı, lezzetli yemekleri, güzel şarapları, güzel müzikleri için bu mekanı %100 tavsiye ederim.
Yarın hava durumuna göre ya zemun bölgesine ya da Novi Sad’a gideceğiz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder