Bugün dünkü havadan eser yok, sıcaklık fena değil ama
hava hafif hafif yağıyor. Yağmur etkisini arttırmadan önce açık alanda
gezeceğimiz yerleri halledelim yağarsa Tesla müzesine gideriz diye düşünüyoruz.
İlk durak otele çok yakın olan Aziz Sava Katedrali. Burası Ortodoks aleminin en
büyük yapısı aslında bir katedral değil kilise, mimarisi cami ye çok benziyor.
Bir tek minaresi eksik. Bitiş tarihi 1989 olarak geçiyor ama yapımı devam
ediyor. İçerisi inşaat halin de. Dışarıda bir Sava heykeli var. Bir elinde haç
bir elince kutsal kitap, denilene göre o kitap tahmin edildiği gibi incil değil
kuranmış. Hakkında bir sürü yazı var birbiri ile çelişen yazılarda var. Bu
sebeple ben hiç birisini yazmayayım siz okuyun istediğinize inanın.
Aziz Sava Kilisesi |
Aziz Sava Kilisesi içi |
Kilise gezisinden sonra kısa bir kahve molasından sonra
Tesla müzesine gidiyoruz. Giriş 500 dinar. Burada bir rehber eşliğinde müzede
ücretsiz bir tur atıp Tesla'nın icatları, fikirleri ve karakteri hakkında bilgi
alabiliyorsunuz. Biz gittiğimizde İngilizce tur 1 saat sonra başlayacak
dediler, yakınlarda gidecek bir yerimiz de kalmadığı için olsun anlamasak da
izleriz dedik. Ve 5 dk sonra başlayacak tura katıldık ama oda nesi tur
İngilizce oldu. Hakkında yaptığımız araştırmaların izlediğimiz filmlerin
üzerinde burada yaptıklarını canlı canlı izlemek adam olan saygımızı bir kat
daha arttırdı. Belgrad da kesin gitmeniz gereken yerlerden birisi.
Nicola Tesla Müzesi sunum |
Kablosuz Elektrik Akımı Deneyi |
Müzeden çıkınca karnımızın da acıkması ile öğle yemeği
için yakınlardaki bir pleskavitsa dükkanına gidiyoruz. Burası büyük meşhur bir
restoran değil ama köfteleri harika. Pleskavitsa yaklaşık 10 cm çağında 1-2 cm
kalınlığında kocaman bir hamburger köftesi. İnce bir pide nin ortası açılarak
içine soğan ve kaymaktan oluşan sosu ile servis ediliyor. İsteğe göre birde acı
biber. Bizim gittiğimiz yer cvijiceva caddesinin başlangıcında köşede ufak bir
büfe yolun hemen karşında çaprazda bir benzilik mevcut. Oradan da
bulabilirsiniz. Yemekler harika.
Pleskavitsa cı |
Yemekten sonra Belgrad da görmek istediğimiz yerlerin
çoğunu gezdiğimizi fark ediyoruz. Bu arada her yer yürüme mesafesi hiçbir araca
binmenize gerek yok.
Biz yürüyerek skadarlija caddesinde gidiyoruz.
Eskiden bu bölge kalenin içine dahil biraz daha fakir
halkın yaşadığı bir bölgeymiş. Şimdilerde şehirin en popüler yerlerinden biri.
Burada kısa bir tur ve akşam yemeği için rezervasyonumuzu yapıp (dva jelana
isimli mekanı tercih ediyoruz. Akşam geldiğimizde doğru tercih olduğunu
anlayacağız), buradan Strahinjica Bana caddesine geliyoruz. Yine cafelerin
restoranların olduğunu bir cadde yalnız buradakiler biraz daha yeni ve konsept
yerler. Bizde bu konsept mekanlardan biri süpermarkete oturuyoruz. Güzel
değişik bir yer. Birkaç bira meyve suyundan sonra kalkıp biraz müze gezisi
yapma niyetindeyiz.
Skadarlija |
Skadarlija |
Supermarket |
Supermarket |
Etnografya müzesi ve önündeki studentski parkına giriyoruz. Parkın ters taraftan girişinde şeyh mustafa paşa türbesi diye bir türbe vardı. bizimkiler restore etmiş. Hakkında bir bilgim yok. Etnografya müzesi benim çok ilgimi çekmiyor. Kapıdaki kazulet teyzenin buz gibi
tavrı da bunda etkili olabilir bilemiyorum.
Şeyh Mustafa Paşa Türbesi |
Studentski Parkı |
Etnografya Müzesi |
Buradan henüz yağmurunda başlamamasını fırsat bilip
Prenses Ljubica konağını dışarıdan fotoğraflayıp hemen karşısındaki Cathedral
Kilisesine geliyoruz. Belgrad’ın tüm şehir resimlerinde yer alan bu küçük
kilise görülmeye değer.
Prenses Ljubica |
Cathedral Kilisesine |
Hafif hafif başlayan yağmur henüz bizi korkutmuyor ama
yağarsa ne yapacağımız hakkında küçük bir plan yapıp yeniden Republica
Meydanına gidiyoruz. Etrafı seyredebileceğiz bir cafede biraz oturup yağmurun
yavaşlaması ile birlikte akşam yemeğine hazırlanmak üzere otel gidiyoruz.
Republica Meydanı |
Yol
üzerinde her yerde görebileceğiniz zincir fırınlardan Toma da birer parça pizza
ile yemek öncesi açlığımızı bastırıyoruz. Pizzalar çok lezzetli.
Akşam saat 8 gibi gündüzden yer ayırttığımız Dva Jelena’
da masamızdayız. Ön masada 8-9 kişilik bir erkek grup var. Önce acaba kalksak
mı rahatsız olur muyuz diye düşünsek de adamların kendi halinde içip eğlenmesi
umurlarında olmadığını gösteriyor. Hatta ilerleyen saatlerde iyi ki bu masada
kalmışız diyeceğimiz çok komik bir sürü olay oluyor.
Yemekten önce şarap menüsünden garsonumuzun da yardımı
ile şarap siparişimizi veriyoruz. Sırp şarapları gayet güzel. Yemek olarak menü de çok fazla domuz var.
Aslında merak ettiğimiz bazı yemekler oldu ama domuz olduğundan sipariş etmedik.
Biz meşhur sırp et yemeklerinden cevapi ve gurmanska pleskavitsa söylüyoruz.
Son derece lezzetli kocaman porsiyonlar. Yemekler ve içkiler harika ama daha
harika olan tam bir balkan eğlencesi olması. Akordion, klarnet, tef, gitar, ve
çello dan oluşan bir grup çalıp söylemeye başlıyor. Müzikler çok güzel, işin
tiyatral kısmı da seyretmeye değer. Bizim önümüzde oturan gurup müzükçileri
bildiğiniz bloke edip bütün gece önümüzde bize çalmalarını sağlıyorlar. Fark
etmeden cümbüşün ortasında kalıyoruz. Arka masamızda yalnız bir japon geliyor
bira ve çorba içiyor sevimli japon. Saatlerin ilerlemesi alkolünde etkisi ile
sırp kardeşler masamıza geliyor beraber kadeh tokuşturuyoruz, kendi
içkilerinden ikram ediyorlar. Daha sonra aynı hareketi Japon’a yapıyorlar hatta
adamı masalarına alıyorlar. Kardeşe içki biraz çarpıyor tam hangover olayı J.
Acaip eğlendiğimiz
akşam yemeğinden kalkıp otelimize gidiyoruz. Akşam yemeği için sıcacık
garsonları, samimi ortamı, lezzetli yemekleri, güzel şarapları, güzel müzikleri
için bu mekanı %100 tavsiye ederim.
Yarın hava durumuna göre ya zemun bölgesine ya da Novi
Sad’a gideceğiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder