Hava dün akşamki gibi yağışlı, hava durumu da saat 4 den
önce açmayacağını gösteriyor. Novi Sad da hava kapalı ama yağış yokmuş gibi
görünüyor.
Novi Sad'a nasıl gidilir, Novi Sad da nereler gezilir diye bir araştırma yapma şansımız olmadı. Ama ufak bir yer gezilecek birkaç noktası olduğunu düşünüyoruz. Ulaşımda ne kadar zor olabilir ki
Çok soğukta çok sıcakta gezilebiliyor ama yağmur varsa keyifle dolaşmak imkansız deyip Novi Sad’a gitmek için Otogara gidiyoruz.
Burası da
otele yürüyüş mesafesi 20 dk da otogardayız. Her yarım saatte bir otobüs var.
Gittiğimizde kalkmasına 10 dk var. Kişi başı yaklaşık 300 dinar. Otobüs hemen
bilet alınan yerin önünden kalkıyor. Biletinizi otobüsten de
alabiliyormuşsunuz. Biletlerde koltuk numarası var ama sallayan yok.
İstediğiniz yere oturabiliyorsunuz. Yaklaşık 1,15 dk süren rahat bir yolculuk
ile Novi Sad’a geliyoruz. Otobüs durağı ile tren istasyonu aynı yerde. İndiğimizde
dönüş için birde treni soralım diyoruz. Yaklaşık 2 saat sonra bir tren varmış.
Hem 1.sınıf hem otobüs ile yarı yarıya fiyat ile. Trenle dönmeye karar
veriyoruz ama 2 saat yetecek mi acaba? Haritadan gördüğümüz kadarı ile ufacık
bir yere yeter diye düşünüyoruz.
İndiğimiz yerden önce şehrin meydanına doğru yürüyoruz. Otogardan uzun
geniş bir caddeden 20 dk lık bir yürüyüş mesafesi. Şehrin merkezi caddelerinden
biri olduğu belli bankalar iş merkezleri ile dolu. Yaşayan insanların
sıcaklığının aksine binalar ve caddeler soğuk ve itici. Buradaki halk şehrin Macaristan'a yakın olması ile birlikte biraz macar kültüründen de etkilenmiş.
Sanırım samimi yardımsever olmaları birazda bunun etkisi ile artmış. Güzellik
olarak sırplardan daha güzeller diye duymuştuk çirkin değiller ama seçim yapmak
da zor.
Meydan da bir katedral karşısın dada belediye binası
mevcut. Güzel mimariye sahip binalar. Çevresi kesin güzel havalarda oldukça hareketli
oluyordur. Ara sokaklara gire gire Tuna nehrine doğru yürüyoruz.
Karşımızı
çıkan park ortasındaki küçük havuz ve meşhur kuğular gayet güzel. Burası da
Belgrad gibi yeşili bol bir şehir merkezi.
Parkın içinden geçip Tuna’nın
kenarına geliyoruz hava kapalı ve soğuk birde burada rüzgar iyice şiddetli
köprünün üzerine çıkıp birkaç fotoğraf çekildikten sonra geri yürüyoruz. Az
önce gelirken dikkatimizi çeken pastanelerden birine oturup bu soğuk havayı
umursamadan ben dışarıdan çok güzel görünen dondurmalardan yiyorum, serapta
tiramisu deniyor. İkisi de vasat. Ama hem soluklanıp hem de biraz ısınmak için
verdiğimiz bu mola iyi oluyor.
Kısa Novi sad turunu burada bitiyoruz. Ancak 2 saat
yetmedi tren garında iyi İngilizce bilen kadının söylediği tren saatini
kaçırdık. Bir sonraki tren ya da olmadı yine otobüs için geri yürüyoruz. Eğer
Belgrad da bizim gibi zamanınız arttı ise gidip görülebilecek güzel bir şehir.
Tren istasyonuna geldik bir sonraki tren 1 saat kadar
sonra üstelik 2. Sınıf iyimi kötümü bilemediğimizden otobüse yöneliyoruz. Orada
da İngilizce bilen birisi var (herkes İngilizce bilmiyor ama her ortamda kesin
bilen birileri size yardım ediyor). Gittiğimizde kalkmasına 2-3 dk kalan bir
otobüs olunca vakit nakittir diyor ve biletlerimiz alıyoruz. Bu sefer otobüs
dolu. Hatta ayrı ayrı oturmak zorunda kalıyoruz. Rahat bir yolculuktan sonra
Belgrad’dayız.
Yağmur durmuş ama hava hala kapalı ve soğuk. Zemun
bölgesine gidip Gardos Kule’sini görme niyetimiz var. Otobüsten inince yine
biletimiz olmadan tramvaya biniyoruz. 2 durak sonra ineceğiz. İndikten sonra
yaptığımız hesaplara göre en az 4-5 km yürümemiz lazım. Hem yorgunuz hem de
görmeye çok değer mi emin olamadığımızdan bu yorgun ile bu kadar yolu
yürümekten vaz geçiyoruz.
Önünde bulunduğumuz Usce avm de belki bir kahve içeriz
hem de dinleniriz diye düşünüp bir tur atıyoruz ama inanılmaz kalabalık
oturacak yer bulmak imkansız. Bildiğim kadarıyla Belgradın içindeki tek avm.
Anlıyoruz ki sırp kardeşler avm ye aç. Girişimci bir belediye olsa hemen 2-3
tane daha yapar. Hatta tunanın kıyısında benim gözüme bir yer ilişti bile.
Buradan çıkıp arkasında ki kocaman parkta sava nehrine
doğru yürüyoruz. Haritamızda bu bölgede yemek yiyebileceğimiz birkaç yer
görünüyor.
Stara Koliba girişi |
Gözümüze kestirdiğimizi oturacağız. Yol bittiğinde değişik ebatlar
da yüzen iskele gibi restoranlar görünmeye başlıyor. Tercihimizi en sondaki
Stara Koliba dan yana kullandık. Burnun en ucunda olmasından dolayı manzaranın da
güzel olacağını düşündük. Yanılmamışız. Güneşinde batması ile eşsiz bir nehir
ve kale manzarası eşliğinde akşam yemeklerimizi yedik. Fiyatlar her yer de
olduğu gibi makul. Turist gelmiş düdükliyelim diye bir zihniyetin olmadığını
her noktada fark ediyorsunuz.
Fiyatların uygunluğu İtalyan restoranlarında yemeğe
cesaret edemeyeceğimiz yemekleri yöneltiyor bizi. Önce deniz ürünleri salatası
sonrada black risotto ve garsonun tavsiyesi ile kalamar söylüyoruz. Serap
yanında şarap içmek istesek de değişiklik olsun diye ben Sljivovica serap da
bira içiyor J.
Burada Sljivovica ya bir parantez açmak lazım, shut bardağı ile servis
ediyorlar sek içiliyor, tadı hafif tatlı bir rom çağrışımı yapıyor. İçki
aslında erik brandysi ve sırpları yerel içkisi. Alkolü %35-55 arasında
değişiyor. Sırp rakısıda diyorlar. Benim çok hoşuma gitse de 4 shut dan sonra
kendimi bozabilirim diye bıraktım.
Yemekler salata bir harika ama hepsinden güzeli manzara.
Sava Nehrinin ortasında sallana sallana içkinizi içip, lezzetli yemeklerinizi
yiyip birde üzerine dünyanın en güzel manzaralarından birini seyrediyor olmak
hem de bu paraya gerçekten başka bir yerde mümkün değildir. %100 tavsiye
ettiğim bir mekan daha.
Yemek içkiler tatlı derken saat epey ilerledi. Kalkıp
otele doğru Sava’nın kenarından yola çıktık. Son gecemizde Belgrad bize öyle
bir hoşçakalın dedi ki bu şehre bir daha ne zaman gelebiliriz acaba diye
düşünmeden edemedik. Eski şehrin yeni şehir tarafından gece manzarası gerçekten
mükemmel. Bu manzarayı seyretmeyi de yine %100 tavsiye diyorum.